Uyanık Kalmış Tek Adam: “Halktan Biri”

Hande Özelsancak

Yazıya Bakunin’in bir sözüyle başlamak istiyorum: “Olgular fikirlerden önce gelir. Proudhon’un dediği gibi ‘ideal’, kökleri varlığın maddi koşullarında olan bir çiçekten başka bir şey değildir.”(1) 

Farklı etnik kökenlerden gelen insanların yaşadığı bir ülkede “ulus devlet” olma fikriyle yoğrulan, Bahtiyar Engin’in yönettiği, Levent Ülgen ve Galip Erdal’ın oynadığı “Halktan Biri“ (Travis Pine) oyununu Mersin turnesi kapsamında izledim.

Yazar Sam Bobrick oyunu George W. Bush zamanında yazmış, Donald Trump iktidara gelince metinde bazı düzeltmeler yapmış. 

Oyunun konusu kısaca şöyle: Ülkesi A.B.D’nin kötü yönetilmesinden muzdarip olan yoksul vatandaş Travis Pine, sürekli başkana hakaret ve küfür dolu mektuplar göndermektedir. Evine gelen FBI ajanı Tom Walker, başkana bu mektupları yazmayı bırakmasını ister. Hala başkana ve sisteme karşı durabilen birini bulabildiği için hayrete düşen ajan Walker, Travis Pine’ı bu işten vazgeçirmek için önce Beyaz Saray’da “başkan danışmanlığı” teklif eder. Pine kabul eder fakat, Başkan’la çalışmayı sindiremez, fakirhanesine geri döner ve ardından başkana yazmaya devam eder. Bir sonraki aşamada, Ajan Walker’ın “dışişleri bakanlığı” teklifini geri çevirmez. Dışişleri bakanı olduğunda ise, başkanın diğer devlet yöneticilerine hakaret etmesine sinirlenerek işi bırakır. Ajanla son seferinde “halktan sorumlu bakan” olarak atanması konusunda anlaşır. Fakat bu defa da başkanın sürekli aynı vaatlerde bulunması ama söylediklerini hiçbir zaman hayata geçirmemesinden dolayı öfkelenir ve yine evine döner. Bu sırada Başkan “krallığını” ilan eder. Artık Ajan Walker, halkın çoğunluğu gibi konuşmamayı, görmemeyi, duymamayı ve köleleşmeyi reddeden baş belası Pine’ı öldürmekle görevlendirilmiştir. Ama gelişmeler farklı olur ve sistemin simgesi ajan hayatını kaybeder.

Oyunda Başkan’ın kendisine gelen hakaret dolu mektuplara bu kadar üzülmesi ve mektubu yazan Pine’ı vazgeçirmek için özel ajan ataması tüm ülkede farkındalık düzeyi yüksek, hatta aklı başında sadece bir vatandaşın kalması absürd simgeselleştirmenin güzel bir örneği. Popülist bir bakış açısına sahip Başkan’ın, kendisine direnen tek kişiyi de ele geçirme ve asimilasyon planları, ‘tek kalan’ı dahi kendine bağlamak için yol bulma arayışları, bir “kahraman ve anti-kahraman” mücadelesine dönüşüyor. Başkan bu aykırı vatandaşa peri masallarındaki gibi teklifler sunuyor, “halktan biri” olan Pine bu teklifleri kabul ediyor fakat başkanın kafa yapısını ve kaba tutumunu değiştirmemesi, ya da diğer ülkelerin yöneticilerine hakaretler etmesi gibi nedenlerden ötürü her seferinde sistemin bir başka lanetli yüzüyle karşılaşıyor ve onun bir parçası olmayı reddediyor. 

Oyunun en çok dikkat çeken bölümlerinden biri şöyle: Pine sürekli bir vatansever olmaktan bahsediyor. Kendini ikna etmeye gelen ajan evinin bahçesindeki eski arabasıyla ilgili sorular sorduğunda, “o bahçe değil, toprak” diye düzeltiyor Pine. Ardından, anti-kapitalist bir düş kuruyor. O’na göre, ekin veren toprak, politikacıların dilinde ‘bahçe’ olsa da halkın can damarı ‘toprak’ olmaya devam edecektir. Ama oyunda Pine tek başına bir halkı temsil etmiyor, halkın içinde duyargaları açık, uyanık kalmış kişi olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan, Pine tek bir ulus olma düşü kuruyor. Oysa yaşadığı yer bir çok etnik kökenin bir arada yaşadığı bir ülke. Tıpkı bizimki gibi…

Buraya kadar oyunun metnine odaklandık, şimdi de sahnelemeye bir bakalım: Reji, bedensel performansla anlatmaktan ziyade oyunculuklarla ve sözcelerle bize metni aktarıyor. Ama oyunculukların yüksek kalitesi izleyiciye metni tüm detaylarıyla anlamada yardım ediyor. Hatta bu yüzden oyunu iki saat soluksuz izliyor ve dinliyoruz. Seyirciyi her an şimdiki zamanda tutmayı başarıyor Bahtiyar Engin’in rejisi. Ve elbette Levent Ülgen-Galip Erdal ikilisinin yüksek sahne hakimiyeti  ve yetenekli oyunculukları seyir zevkini her sahnede yüksek tutmayı başarıyor. 

Sahne basit bir trafikle oluşturulmuş. Dayatan ve direten ajan ve ondan kaçan ya da onunla bir mücadele veren Travis Pine. Metindeki bu mücadeleye sahnede ajanın Pine’ı samimiyetle, sahici bir yerden ele geçirme çabasıyla tanık oluyoruz. Pine’ın yaşadığı gibi kanepede, battaniyeye sarılıp O’nunla hemhal olma isteği iktidarın çıkarları için her yolu denemesine bir örnek. Pine’ın battaniyesini paylaşmayı reddetmesi, metnin teşhir ettiği iktidar ilişkilerini mizahi bir dille sahneye taşıyor. Metin bir hegemonya mücadelesini derine inmeden yüzeysel bir dille anlatırken reji ve oyunculuklar bu ‘yüzeysel’ üslubu ete kemiğe büründürerek sahnede yöneten-yönetilen ilişkisini gerçek bir mücadeleye dönüştürüyor.  Rejinin müdahalesiyle sahnede kurgulanan mizansenler ve oyunculuklar bu mücadeleyi somutlaştırıyor. Dolayısıyla, oyun zaman zaman metni de aşarak, bir ızdırap varsa yaşanıyor, bir ironi varsa yerini buluyor, bir mücadele varsa hakkıyla veriliyor.  

Ajan Walker, Pine’ı öldürmek üzere geldiğinde gerçekte O’nun katili olmak istemiyor, sevgi kisvesi altında bunu kendisine yaptırmak istiyor. Ajana hayat veren Galip Erdal oyunculuğuyla ‘aslında sevdiği’ bu adama dair ikircikli ruh halini, gel-gitlerini, iniş çıkışlarını çok iyi yansıtıyor.  Hayatının her anını ‘gerçekten’ doya doya yaşayan, hala ‘bahçe’yi ‘toprak’ olarak gören ve sistemle asla uzalaşamayan Pine’a can veren Levent Ülgen’in sahici oyunculuğu O’nun ruh halini bize çok iyi anlatıyor.    

 Dekor Barış Dinçel imzalı ve oyunun komedi unsurlarını destekleyen esprili bir resim oluşturuyor. Günümüzün yükselen rap müziğini Ozan Erdoğan imzasıyla başarılı buldum. Erdem Çınar ışık tasarımıyla rejiyi belli bir rutin oluşturarak destekliyor. Zaten sade bir dile sahip oyunun sade bir ışık tasarımıyla desteklenmesi gayet derli toplu olmuş. 

Zaman zaman tekrara kaçan ve kimi belirsizlikler içeren bir metnin bu kadar iyi sahnelenmesi bence büyük bir başarı. Aynı başarı oyunun günümüze uyarlanmasında da gözlemleniyor. Kullanılan dil, bugünün dil ve oyunculuk performansları günümüz insanını yansıtıyor. Bence oyun, bu konuda da alkışı hak ediyor. 

Ekleyeyim, Oyunu sahneleyen grup, Almanya’da kurulan ve aynı zamanda bir sinema ve oyunculuk okulu olan Komedia Türk. Türkiye’deki oluşumunun sanat yönetmeni Bahtiyar Engin. Bol alkışlı nice tiyatro eseri sahnelemelerini diliyorum. Yolları açık olsun…

 

Kaynakça:

  1. M. Bakunin “Tanrı ve Devlet”, s.9, çev:Sinan Ergün, Öteki Yayınevi
0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku