Geçtiğimiz günlerde, pandemi koşullarının yarattığı olumsuz ekonomik koşullar dolayısıyla kapanma kararı alan Öykü Sahne’nin kurucusu ve Tiyatro Açıkça’nın Genel Sanat Yönetmeni Sertaç Ayvaz ile sahnelerinin kapanma sürecini ve yaşadıkları sorunları konuştuk...
Yavuz Pak: Öncelikle sizden Tiyatro Açıkça’nın ve Öykü Sahne’nin kısa bir tarihçesini dinleyebilir miyiz? 27 yıllık uzun bir geçmişe sahip bu tiyatro nasıl yola çıktı, hangi ilkelerle yol aldı ve bu yolculuğun önemli dönüm noktaları neler oldu ?
Sertaç Ayvaz: AÇOK mezunu birkaç arkadaş bir araya gelip kendi tiyatromuzu kurmaya karar vermiştik. “Açıkça” ismini, samimiyet, halka yakınlık, olduğu gibilik, kendi içinde fikirlere saygı içeren birlikte üreten bir kolektif yapıyı çağrıştırdığı için seçtik. “Kumpanya” anlayışıyla la çalıştık hep. İlk oyunumuz olan “Yeniden Başla” adlı çocuk oyununu Şehir Tiyatrosu Şenliği’nde sahneleyerek yola çıktık. Amatör bir çatı altında geçen ilk yıllarımız, üniversite tiyatrosu ile çalışan insanlardan oluşan karma bir tiyatro yapısıyla geçti. O günden bugüne hep arayan, araştıran, deneyen, birlikte üreten bir yapı olarak sürdürdük faaliyetlerimizi. Her zaman “geleceğin tiyatrosu” ve “dünyada tiyatro” üzerine çalıştık, araştırdık, konuştuk, tartıştık. “Medea”dan “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım”a, “Ders”ten “Midirfiilik Oyunu”na uzanan geniş bir yelpazede bir repertuvar sunduk seyircilerimize. Son dönemde ise ağırlıklı olarak “iç üretime” yeniden döndük. Kendi yazdığımız ya da sahnelerde “doğaçlamalarla” kurguladığımız oyunlar sahneledik. Oyunlarımız çeşitli ödüllere de layık görüldü ve Rutubet adlı oyunumuz A.B.D.’de sahnelendi.
Mekanlı tiyatro geçmişimiz Öykü Sahne ile sınırlı değildir. Pek çok tiyatronun ofisi bile yokken biz hep mekanı olan bir tiyatro olduk. Bazen bir apartman dairesi, bazen demir atölyesinden bozma bir depo…Yanan Üsküdar Odeon Tiyatrosu’nda da prova aldık, bir oto lastikçisinin boşalttığı depoda da… Anahtarı “bizim” olan bir mekansallık durumu hep oldu yani. 2007’de “Profesyonel” ekip olduk ama sanata bakışımız ve tiyatro anlayışımız hep aynı kaldı…
Yavuz Pak: 1993 yılından bu yana tiyatromuzda kendisine özgü bir yeri olan Tiyatro Açıkça, on yıldır Kadıköy Öykü Sahne’de oyunlarını sahneliyordu. Bu sahneyi nasıl kurdunuz? Sizin için bu sahnenin yeri ve önemi nedir?
Sertaç Ayvaz: Rasimpaşa’daki tek katlı, iki büyük salonlu atölyemiz bize yetmez olmuştu. Aynı zamanda Kadıköy Belediyesi’nin Barış Manço Kültür Merkezi’nde de düzenli olarak oyunlar oynuyorduk. Atölyeler, eğitimler epey ağırlık kazanıp, üreten birden çok ekibimiz olunca herşeyi bir arada tutmak, hem ekonomik hem de zaman-mekan kullanımı adına daha efektif olacaktı…2010 ‘da Rexx Sineması’nın çaprazındaki pasajdaki bu mekanı bulduk. O dönemki ekibimizle, dostlarımızla elele verdik, kırdık döktük, boyadık süsledik, adına da “Öykü Sahne” dedik ve çalışmaya başladık. Öykü Sahne’deki oyunumuz da “Kadınlar Savaşı” oldu…
Salonu ilk yıllarda yoğunluklu olarak kendi tiyatromuz Tiyatro Açıkça kullanırken, zaman içinde konuk ekipler tarafından da talep edilir oldu. Dolayısıyla, Öykü Sahne sadece bizim değil, başka ekiplerin de prova ve oyun alanı oldu. Konuk tiyatrolarla oyunları, tiyatroya yaklaşımları, sanat ve hayat üzerine çok dertleştik, konuştuk, birbirimizden çok şey öğrendik. Diyebilirim ki, tiyatro camiasını tam olarak Öykü Sahne’de öğrendik biz. Yanılmıyorsam, biz bu mekanı açtığımızda, Kadıköy merkezde sadece Oyun Atölyesi ve Duru Tiyatro vardı.
Öykü Sahne sadece bizler için değil, mekânsal anlamda Kadıköy’de “tiyatro varlığı” açısından da önemli bir kilometre taşı oldu…Tiyatroların mekan ihtiyacına da cevap vermiş oldu. Beyoğlu’ndaki sanat etkinlikleri bu yakaya taşınınca, tiyatroların çoğalmasına katkı sağladı bu mekan. Mutlu olduk tabii Kadıköy’de tiyatrolar çoğalınca…Eminim başka mekanlara cesaret vermişizdir.
Bu mekanın ve tiyatromuz, son dönem Türkiye Tiyatrosu’nda rol alan oyuncu, yönetmen, müzisyen pek çok arkadaşa da hem eğitim hem de pratik yapma olanağı sunmuştur, üzerlerinde emeği vardır. Tiyatromuzun ister amatör ister profesyonel “bir tiyatrocu yetiştirme okulu” olarak da faaliyet gösterdiğini söyleyebilirim.
Yavuz Pak: Peki, Tiyatro Açıkça’nın ve konuk ekiplerin oyunlarının yanı sıra, gençler için pek çok atölyenin düzenlendiği Öykü Sahne neden kapanıyor?
Sertaç Ayvaz: Açıklama metnimizde, birkaç kalemde açıklamıştık. İlk neden, içinde bulunduğumuz “pandemi koşulları” nedeniyle önümüzü görememek… İkinci olarak, altyapı sorunlarımız, yaz aylarını bir türlü sezonun içine dahil edemememiz nedeniyle oluşan eksi bakiyeler, sabit giderlerin devamlılığı, pandemi boyunca biriken kira borçlarımız ve mevcut SGK, vergi ödemeleri etkili oldu. Ve elbette tiyatrolara bu süreçte gereken “desteği” göremediğimiz için, mekanlı bir sahne olma konusunda “durma” kararı aldık.
Yavuz Pak: Şimdiye kadar tiyatronuz devlet desteğinden yararlandı mı? Öykü Sahne’nin yaşatılması için merkezi yönetim nezdinde bir girişiminiz oldu mu?
Sertaç Ayvaz: Bugüne kadar “proje bazlı” destekten faydalan(a)madık. Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi, Tiyatro Kooperatifi ve Kadıköy Tiyatroları Platformu üyesiyiz. Son dönemdeki “biraradalık” hali tiyatro adına umutlu bir durum. Kazanımlar da olmadı değil, ancak acil destek almak noktasında, Kültür Turizm Bakanlığı’nın ve yerel yönetimlerin oldukça “ağır” hareket etmesi (hareketsizliği mi demeliyiz?!), bizim yakın gelecekteki ümidimizi de yok etti. Dijital Tiyatro Oyun Kütüphanesi adı altında oluşturulan projede, çocuk oyunumuzla var olduk, ancak onun da ödemesi yaklaşık altı ay sonra elimize ulaştı. Yaşamsal faaliyetlerimiz için kredi çekmek zorunda kaldık, geri ödemesi yaklaştı. Hali hazırda, SGK ve vergi borçlarımız maalesef birikmeye devam ediyor. Aynı nedenle, bu sezon için “destek başvurusu” yapamadık.
Şunu sormak gerek, toplumsal hizmet yürüten sahneler, tiyatrolar, sanatçılar, sanat kurumları, “hak ettikleri desteği” bu olağandışı durumda göremeyecekse ne zaman görecek? Biz ülke olarak, sanatla ilgili atılım hamlesini ne zaman yapacağız? Kültürün, sanatın geliştirilemediği toplumlarda gerçek bir “gelişme”den söz edilebilir mi? Bu alanlar toplumun “nefes alma, sosyalleşme, düşünceyi farklı açılardan geliştirebilme” alanları olarak hiç mi önemli değil?
Özel ve bağımsız girişimleri desteklemek ve bunları fonlamak, yerel yönetimlerin elindeki sanat alanlarına da olumlu etki edecek, yapılar arasında daha organik alışverişler olacak ve bu da elbette ülkede üretilen işlerin kalitesine ve nihayetinde topluma yansıyacaktır.
Ülkede tiyatro sanatının sürdürülebilir olması ve gelişmesi için, “hibe” benzeri desteklerin olması şart. Ama “gerçekten tiyatrocu” olanlara!… Ve gerçekten tiyatroyu geliştirmek konusunda “samimiyet” var ise…Vergi borcu, SGK gibi konularla uğraşmamız, sadece bize ve bugüne özgü değil, geçmişten bugüne tiyatro ustalarının da yıllarca uğraştıkları, yoruldukları konular. Bu ekonomik zorluklar ve yükler “sanatçı kimliğimize” zarar veriyor. Turizm, inşaat, ve hatta spor kulüplerine tanınan ayrıcalıkları görünce, insan bu “haksızlığa” gerçekten öfkeleniyor!
Yavuz Pak: Kadıköy Belediyesi sanata ve sanatçıya karşı duyarlılığıyla öne çıkan belediyelerden biri. Sahnenizin kapanmaması için Kadıköy Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi nezdinde girişimleriniz oldu mu?
Sertaç Ayvaz: Kadıköy Belediyesi’nin yaşanan sorunlar konusunda öncelikleri çok açıktı bence. Çok temel ihtiyaçlarımıza bazen yanıt bile alamadık. Kapanan salonlar için “pandemi bitince bakacağız” diyen, mal sahiplerimizi arayarak “kira konusunda ikna çabası” göstereceğini açıklayan, ama bunu altı ay sonra yapan -ki bizim mal sahibemize hiç ulaşılmamış-, açık hava etkinliklerinde yer alacak grupların önceliğini belirleyemeyen bir anlayışla karşı karşıya kaldık. Zaten tüm İstanbul tiyatrolarının böyle bir organizasyona sığmasının mümkün olmaması, kriterlerin belirsizliği gibi durumlar yüzünden başvuruda şişkinlik yaratmayalım diye bir tepki olarak içinde olmayı reddettik açıkçası. Halbuki Kadıköy’deki tiyatro sahnelerinin kapanması tüm tiyatroları etkiliyor. Her sahnede ayda yaklaşık 15 tiyatronun oyun oynadığı düşünülürse, sahneler kapandıkça sahnesi tiyatro yapılarının çok ciddi sorunlar yaşacağı aşikar. Her belediye kendi sınırları içinde etkinlikler düzenleyerek bu yükü bölüşmeliydi belki de. Yapılmadı ne yazık ki…
Aylarca, Kadıköy Tiyatro Platformu’nda projesini geliştirdiğimiz ve üç dönem uyguladığımız “Benim Komşum Tiyatro Projesi” de bu dönem belediye yönetimi tarafından gerçekleştirilmedi. Bu bir “seyirci yetiştirme” projesiydi, benzeri yoktu ve çok güzel geri dönüşler alan yaratıcı ve etkin bir projeydi. O proje ile tiyatronun şimdiki seyircisini geliştirmeyi ve geleceğin seyircisini oluşturmayı hedeflemiştik. Yazık!
Bu dönemin belediye yönetimi, önceki dönem başkanı Sayın Aykut Nuhoğlu’nun, Sayın Simten Gündeş ve ekibinin “Kadıköy’ün tiyatro vahası” olması konusunda attıkları adımlara baksalar ve o ruhun devamlılığını sağlasalar, belki ben de size bir “kapanış hikayesi” değil, bu dönem sahnemizdeki etkinliklerden sevinerek söz ederdim.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı park ve bahçede tiyatro, park et seyret etkinlikleri ya da Şehir Tiyatroları’nın özel tiyatrolara açılması kapsamında yaptığımız başvuruya da şimdiye kadar olumlu ya da olumsuz bir yanıt gelmedi. Telefonda konuştuğumuz yetkili elbette “sizin de hakkınız var, bir seçim kriteri yok dese de”, belli ki bir kurul tarafından oyunlar seçiliyor. Şöyle söyleyeyim,..Öğrencilerimin bile iki kez sahne aldığı, kimi tiyatroların yine birden çok kez sahne aldığı organizasyonlarda, bizim gibi köklü ekibin görmezden gelinmesi hele bu acil durumda, anlaşılması zor bir durum. Maalesef orada da sıkça sözü edilen kavram olan “şeffaflık”ı bulamadık. Oyununuz “şu nedenle uygun bulunmadı” cümlesi de bir yanıttı mesela…
Ve elbette, kapanan her sahne ve tiyatronun sorumluluğunu taşıyor bu kurumlar. Elbette tüm sorunları tek kalemde çözmeleri beklenemez ancak “acil” kodlu durumda, görevli bir ekibin tüm sahneleri hızlıca tarayıp, durumları tahlil edip hareket edilmesi yapılamaz bir şey miydi?
Şunu da eklemeli: İBB Şehir Tiyatroları sahnelerinin pandemi döneminde “özel” tiyatrolara açılması olumlu ancak eksik bir uygulama. Eğer bu uygulama pandemi sonrası da düzenli olarak devam edecekse, objektif kriterlerle yer alacak ekipler arasında adalet sağlanırsa, tiyatro sanatı adına önemli bir gelenek yaratılabilir. Elbette oyunların “özgürce üretilmesi ve sunulması” koşul ve olgunluğuyla…İBB Başkanı’nın “özel tiyatrolar için bütçe oluşturacağız” açıklamasını da şimdilik neye evrileceği “belirsiz” bir olumlu adım olarak kaydetmek gerek.
Yavuz Pak: Modern tiyatronun kurulduğu günden beri tutarlı bir kültür-sanat politikası, hatta bir tiyatro yasası olmayan bu coğrafyada, pandemi süreci tiyatroları ve tiyatrocuları adeta ölüme sürüklüyor. Merkezi ve yerel yönetimlerden birkaç küçük kırıntı dışında destek alamayan tiyatromuzun bugününü ve geleceğini, Öykü Sahne’nin yaşadığı süreç üzerinden nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sertaç Ayvaz: Şunu söylemem gerek ki; ben umudu diri bir insanımdır. Bu hastalık insanlar ve toplumlar için olduğu kadar idareci kadrolar ve yönetimler için de “turnusol kağıdı” işlevi gördü. Sağlık bu! Önce hasta komşumuza çorba götüren bir geleneğe sahip bir toplumuz. Ben, merkezi ve yerel yönetimlerin ve biz tiyatrocuların pandemi döneminde iyi bir sınav veremediğimizi düşünüyorum.
Elbette tiyatro yaşantımıza katkı sağlayacak kimi gelişmeler yaşandı…Tiyatro insanları üç aşağı beş yukarı benzer duygularla birbirine sokuldu, örgütlendi… Çok sonra gündeme gelecek konular bu vesileyle öncelenmiş de oldu… Ancak, ne yalan söyleyeyim, “ağır hasta” durumundaki güncel tiyatro yaşantımızı, yoğun bakımdan servise çıkartmak ve oradan da taburcu etmek çok zor gibi duruyor. Tiyatromuzu mekansallık temelinde ele aldığımızda, maddi gücü yüksek olan sahneleri çıkartırsak, “vahadan çöle dönmemiz” an meselesi… Kapatıp kapatmamayı düşünen o kadar çok mekan var ki…Destek olmak isteyen dostların yanında, şunu da söylemek gerekir ki; içimizdeki dayanışma ağının aslında daha güçlü olması ve hızlı hareket etmesi gerektiğini görmüş olduk.
Yavuz Pak: Sahnenizin kapanmasından sonra oyunlarınızı nasıl ve nerede sahnelemeyi düşünüyorsunuz? Szice bu mümkün olabilecek mi?
Sertaç Ayvaz: Tiyatro üretmek için “heyecana” ihtiyaç vardır. Sonra diğer unsurlar gelir. Sanat, toplum için önemli ihtiyaç ve yine var edersek bu heyecanı biz sanatçılar var ederiz. Sahnelerini açıp bu heyecanı yansıtan ekipler var. Umuyorum ki, bu heyecan kısa sürede bizlerin kalbine siner… Zaten gün geldiğinde, olacak olan da budur. Tiyatro sanatının “kadim geçmişi” bu heyecanı her olumsuzlukta bize yeniden anımsatır. Kulağımızı er geç ona çevireceğiz ama Avrupa ülkeleri sanat merkezlerini yeniden kapatıyor, kısa sürede aşı pek mümkün görünmüyor… Kulağımız şimdilik bu yaşamsal sesleri duymayı yeğliyor.
Oyunlarımızı daha önce çeşitli festivallerde ve Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde sahneliyorduk. Sahnelenecek mekan elbette bulunur. Kapanış haberimizden sonra o kadar çok “geçmiş olsun, sahnemiz size açık, bize her yer sahne” telefonu mesajı aldık ki… Başka şehirlerden bile… Hepsine çok teşekkür ederim. Biz üretime devam edeceğiz! Aktif bir doğaçlama ekibimiz “Keşmekeş” ve çocuk oyunumuz “Büyüyünce Ne Olacaksın” sahne buldukça oynanmaya devam edecek. Mekan kapatmanın üzerimizdeki duygusal ve bedensel yükünü atınca başka neler yapabileceğimize, neler üretebileceğimize, nerede oyun ve atölye yapacağımıza bakacağız.
Yavuz Pak: Son olarak, internet sitesinde belirttiğiniz gibi, “bu ülkede, 1993 yılından bu yana düzenli olarak ‘tiyatro üretebilmeyi başarma”’ yaratıcılığını göstermiş olan Tiyatro Açıkça”, ne yazık ki pandemi sürecinde sahnesini kaybetti. Bu sezon ve gelecek sezonlarda “tiyatro üretebilmeyi başarabilecek” misiniz?
Sertaç Ayvaz: Bu sezon için yeni oyun konusu şu an çok muğlak. “Gelecek sezon” da, şimdiki koşullarda, “çok uzun bir zamanı” çağrıştıyor. Mekanı olan çok dostumuz var. Kapılarını mutlaka açarlar.
Bir zaman önce mesleği değiştirmeyi düşünen biri olarak… Bir olumlu gelişme olarak -yüksek sesle kendime de- söyleyeyim: Tiyatro sanatıyla muhabbete devam edeceğim. Tiyatro Açıkça ve Öykü Sahne de öyle!..
Yavuz Pak: Sertaç Bey, verdiğiniz bilgiler ve görüşlerinizi bizile paylaştığınız için çok teşekkürler…
Sertaç Ayvaz: Ben teşekkür ederim ilginize.