Mersin’de seyirciyi coşturan oyun: “Don Kişot’um Ben”

Hande Özelsancak

Deliler hep mi birbirine benzer diye içinden geçiriyor insan… Erasmus mesela, 15.yy’da savaş kapısını çalmaya ramak kalmışken kaçıverir. Ayrıca, iktidar sahiplerine yönelik düşüncelerini uluorta, herkesin içinde dile getirecek biri de değildir. “Erasmus bir eylem adamı değildir”, der Zweig. Erasmus’un hayatını konu aldığı kitabında O’un bir kaos anında kendisini odaya, kitapların arasına kilitlediğinden bahseder. 

Erasmus’un bu kırılgan karakteri, muhalif duruşuna rağmen, insanları arkasından sürükleyemeyeceğini de gösterir. O bir delidir; kahraman değil. Don Kişot gibi. Don Kişot, 17.yy’ın şövalyelik hikayelerine merak salmış, feodalitenin çarkı olarak kabul edilen yel değirmenlerine savaş açmıştır. Dönemin aykırı gerçeklerini dile getirmekten çekinmeyen yaveri Sancho Panza ile birlikte. 

Mersin’de Baba Sahne’nin sahnelediği “Don Kişot’um Ben” oyununu izledim. Oyun, 17.yy’da, feodalitenin hüküm sürdüğü zaman diliminde geçiyor. Ancak, göndermeleri hep bugüne dair ve bu durum oyunu günümüze taşıyor tüm çıplaklığıyla. Ozan Güven’in can verdiği Don Kişot karakteri, şövalyelik üzerine yazılan tüm kitapları okur ve köy köy dolaşıp yel değirmenleriyle savaşmaya karar verir. Yanlarındaki pederin cehaleti yüzünden, aralarındaki ufak tefek kadın olan Günay Karacaoğlu, hiç istemese de erkek kılığına girerek  Sancho Panza rolünü üstlenir. 

Köy köy dolaşırlarken, karşılaştıkları eşkiyalarla Don Kişot yerine Sancho Panza dövüşmek zorunda kalır. Çünkü Don Kişot bir şövalyedir ve ancak şövalyelerle dövüşür! 

Oyun teksti ve sahneleme tam da bugüne, bugün yaşadığımız, tanık olduğumuz sorunlara dolaysız biçimde temas ediyor. Dediğim gibi, oyun göndermeleri ve doğaçlamaları ile bugüne sesleniyor. Sancho Panza karşılaştıkları eşkiyalarla dövüşürken yaralanıyor ve O’nu teselli etmek isteyen Don Kişot, “Kalk Sancho Panza, her şey çok güzel olacak!” diyor. İşte o anda, alonun hali görülmeye değerdi. Alkışlar bitmek bilmedi… Tabii, Ozan Güven’in yetkin oyunculuğunun ve seyirciyle etkileşimindeki başarısının bu tepkinin yükselmesindeki payı tartışılmaz.

Benzer bir durum başka bir sahnede daha yaşanıyor. Don Kişot ve yaveri Sancho Panza bucak bucak dolaşırlarken mola verdikleri bir meyhanede kendilerine bir oyun oynanıyor ve kahramanlarımız kendilerini kurgusal bir mahkemede buluyorlar. Davanın konusu, meyhaneyi işleten kadının cinsel tacize maruz kalmasıdır. Son yıllarda ülkemizde sıkça görülen davalardan biridir bu. Cinsel istismar davalarında tanık olduğumuz savunmalarıdan birini benzer davalardaki cezasızlıktan cesaret bulan sanıktan da dinliyoruz. Ancak bu defa  hakim rolündeki Sancho Panza tarafından eril şiddet mazur görmüyor ve en ağır cezayı vererek sanığı ömür boyu hapse mahkum ediyor. Pişkin sanık cezaevine götürülürken “Bir yanlışlık var, ben oyumu krala vermiştim” diye hayıflanıyor. Bu replik salonda yine bir dalgalanma yaratıyor ve alkış ve ıslıklar kaplıyor ortalığı.      

Evet, Don Kişot bir delidir, kendini kötülüklere karşı savaşan bir şövalye ilan eder ve çevresindekiler de oyunu sürdürerek O’na eşlik ederler. Fakat, Don Kişot en başından beri kendisine yapılan oyunları anlamıştır. Çünkü delilik farkında olmaktır! Oyunun sonunda, bu oyun içinde oyun kurgusunu bozar ve  Türkiye halkına söylenebilecek belki de en güzel, en etkili cümleleri bu deli söyler: “Özgürlük insana verilmiş en güzel hediyedir ve bunu elde etmek için bir kahramana ihtiyacımız yoktur. Çünkü hepimiz birer kahramanız, kahraman biziz!” 

Ozan Güven’in Don Kişot’a iki saat boyunca aynı heyecan, enerji ve tempoyla hayat verdiği performansı görülmeye değer. Güven, üzüntüsü, sevinci, kaçışı, korkaklığı ve bilgeliğiyle “bir deliyi” çok iyi anlamış ve yorumlamış. Başarılı bir oyuncu olduğunu sahnedeki performansı ile ispatlıyor. Günay Karacaoğlu bu deliye uymuş ve oldukça uyumlu iki partner olmuşlar. Sancho Panza’yu canlandıran Karacaoğlu da, yeteneği ve  sahne hakimiyeti ile büyük bir alkışı hak ediyor. 

İşte söylemek istediğim önemli bir yere geldik. Diğer oyuncular… Evet broşürde tüm oyuncuların ismi var fakat keşke yanlarına oynadıkları roller de yazılsaydı. Şöyle söyleyeyim, oyunculukların hepsi ortalamanın üstündeydi ve özellikle Peder ve meyhaneci karakterini canlandıran Ömür Arpacı, sahnede potansiyeli görünür bir oyuncu olarak öne çıkan bir isimdi. İsyancıları canlandıran oyuncular da enerjik oyunculuklarıyla oyunun temposuna büyük katkı sundular.

Nitekim, Mersin’de iki saat boyunca seyirciyi coşturan “Ben Don Kişot’um” oyunu keyifle izlendi. Bence, zaman zaman yapılan belden aşağı espriler ve hiç ihtiyaç olmayan küfürlü replikler dışında, çok lezzetli ve kaliteli bir oyun. Takıldığım bir başka nokta koreografi. Oyunun başlarında yaşanan arbedeyi çok beğendim, kavga sahnelerinin dinamizmi gayet iyiydi. Fakat sahnede bu kadar yetkin oyuncu varken dans koreografilerinin sakil kaldığını, çok daha etkili olabileceğini düşünmekten kendimi alamadım.

Barış Dinçel imzalı dekor, sade, rejiyle birebir uyumlu ve estetik bir zenginlik sunuyor oyuna. Dramaturjiyi, özellikle oyunun bugüne uyarlanması konusunda başarılı buldum. Feodalitenin kadınları mülk haline getiren yapısını, tarihsel sıçramayı kopukluk yaratmadan kurgulayarak bugüne taşımayı başaran dramaturji, oyunun başarısının da kilit noktalarından biri. Işık tasarımını, hem oyunun geçtiği Ortaçağ’ı hem de günümüzü yansıtan sahnelerde büründüğü renkleriyle çok beğendim. 

Yönetmen Emrah Eren’i özellikle sahne trafiği konusunda tebrik etmek lazım. Dinamik giriş çıkışlar esnasında sahneyi hep diri tutmayı başarmış ve başarılı bir rejiye imza atmış.  

Tüm ekibin ellerine sağlık.   

Oyunun Künyesi:

Yazan: Miguel de Cervantes Saavedra
Uyarlayan: Mihail Bulgakov 
Çeviren: Irmak Bahçeci 
Yöneten: Emrah Eren 
Müzik: Can Şengün
Sahne Tasarımı: Barış Dinçel 
Kostüm Tasarımı: Sadık Kızılağaç 
Işık Tasarımı: Yakup Çartık 
Koreografi: Orçun Okurgan 
Dramaturgi: Ozan Güven, Irmak Bahçeci, Caner Güler
Şarkı Sözleri: Faruk Üstün
Korrepetitör: Uğur Çerkezoğlu 
Eskrim Koreografisi: Deniz Özmen 
Afiş Fotoğrafı: Cem Talu
Afiş Tasarımı: Bir Dost 
Video Teaser: Gülenay Çoruh
Reji Asistanları: İbrahim Aladağ, Ali Osman Böcekçioğlu, Berke Üsdiken, Mehtap Demirel 

Oyuncular: Ozan Güven, Günay Karacaoğlu, Nazlı Tosunoğlu, Ömür Arpacı, Serhan Ernak, Nur Erkul, Dilşat Bozyiğit, Diren Polatoğulları, Enis Aybar, Tuğba Eskicioğlu, Rifat Durmuş, Kamran Velicanov

0

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku