Radyo Tiyatrosunun Torunu: “Podacto”

editor

Bahar Çuhadar’ın Hürriyet gazetesinde yayımlanan söyleşi/haberini okurlarımızla paylaşıyoruz:

Bugün takipçilerinin hâlâ heyecanla dinlediği, tevellütü yetenlerinse geçmişteki ‘yüksek sezonlarını’ gözleri parlayarak anlattığı bir tür ‘radyo tiyatrosu’. Şimdi karşımızda (kulağımızda) onunla akraba, yepyeni bir oluşum var: Podacto. Fikri ve yapımcılığı Nisan Ceren Göçen ve Faruk Özerten’e ait olan bir ‘kulak tiyatrosu deneyimi’. 12 Eylül itibariyle sesli kitap uygulaması Storytel üzerinden şimdilik 18 oyunu dinleyebileceğiz. Proje tamamlandığında 100 yerli, yabancı, klasik ve yeni oyun tiyatroseverlerle buluşmuş olacak.

Erkan Kolçak Köstendil’den Füsun Demirel’e, Şebnem Bozoklu’dan Reha Özcan’a uzanan güçlü bir oyuncu kadrosu teslim almış ‘mikrofonları’. Seçkideyse ‘Mikado’nun Çöpleri’nden ‘Sırça Kümes’e, projeye özel yazılanlardan son yılların kültleşmiş yerli metinlerine heyecan verici oyunlar yer alıyor. Podacto (ismini ‘podcast’ ve İngilizce oyun anlamına gelen ‘acting’ sözcüğünün buluşmasından almış) bir yandan da pandemi süreciyle tarihinin en zorlu koşullarını yaşayan tiyatro için alternatif bir ‘oyun alanı’. Ama daha da mühimi bir dijital tiyatro kütüphanesi girişimi. Podacto’nun hikâyesini kurucu yapımcıları Nisan Ceren Göçen ve Faruk Özerten’le oyuncularının bir kısmından dinledik.

Podacto nasıl bir motivasyonun ürünü? Fikrin gelişmesinde pandeminin etkisi oldu mu?

NİSAN CEREN GÖÇEN: Karantina sürecinde tiyatro metinleri okuyor ve podcast dinliyordum. ‘İkisinin birleşmesi nasıl olur’ gibi düşüncelerin sonucunda Podacto ortaya çıktı. En temel motivasyonumuz dijital bir tiyatro metni kitaplığı oluşturabilmekti. Fikrin gelişmesinde pandemi koşullarının etkisi vardır ama Podacto alternatif bir tiyatro sahneleme biçimi arayışından ziyade yeni işitsel bir dinleme biçimi merakından yola çıktı. 

‘Kulak tiyatrosu’ için radyo tiyatrosunun genç kuşak torunu diyebilir miyiz?

FARUK ÖZERTEN: Torun benzetmesi güzel oldu. Zaten çıkış noktalarından biri de radyo tiyatrosu. İyi bir metnin her şekilde kendini ortaya çıkaracağına inanıyoruz. O nostaljik hissi alıp biraz daha yaratıcı bir ses tasarımıyla dinleyiciye ulaştırmak istiyoruz. Kulak mecrası için yazılmış özgün oyunlarla da bu deneyimi farklılaştırmak için uğraşacağız.

NİSAN CEREN GÖÇEN: 1940’lı yıllardan itibaren Türkiye’de çok önemli bir radyo tiyatrosu geleneği süregelmiş, televizyonun popüler olmadığı dönemde geniş kitlelerin kalbinde önemli bir yer edinmiş bu. Biz de bu büyüden ilhamla yeni nesil işitsel bir tiyatro deneyimi oluşturuyoruz.

Karantina günlerindeki kayıt deneyiminiz nasıldı?

FARUK ÖZERTEN: Projeye pandemi sürecinde oyuncularımızın evlerine mikrofon ve kayıt cihazı göndererek başladık. Sokağa çıkma yasakları kalkınca izole ve dezenfekte edilmiş stüdyoları da devreye soktuk. İsteyen oyuncuları oraya topladık, isteyen oyuncular evlerde bir araya geldi, bazı oyuncularımız da uzaktan görüntülü konuşarak kayıtları yaptılar. Bazı oyunların yönetmenleri oyuncularla çalıştı, bazı oyunların rejisini oyuncular kendileri belirledi, bazılarında da yapımcılar olarak biz birtakım notlar vererek sahneyi (mikrofonu) onlara bıraktık. Oyunlar ilk etapta Storytel’de olacak. Amacımız iyi ve nitelikli bir külliyatı ileride daha çok mecrada yayımlanabilir hale getirmek.

EVDE DE BERABER ÜRETMEK UMUT VERİCİ
Gonca Vuslateri (‘Kuçu Kuçu’)

Çok keyif aldığım bir deneyim oldu. Kaydı evde aldık, stüdyo kalitesinde bir sistemi var Podacto’nun. Herkesin daha çok evlerde olduğu bu dönemde, beraber bir şeyler üretebilmiş olmak umut verici.

Radyo tiyatrosunun torunu: Podacto
Selen Uçer, ‘Kuçu Kuçu’da.

TİYATRO KENDİNE BİR YOL BULUR
Alican Yücesoy (‘He-Go’)

Birçok şey atlatmış olan tiyatro tekrar bir yol bulur kendine. Podacto o yollardan biri. Bildiğimiz tiyatronun meselesi canlı olmasıdır. Şimdi kayıttan gidiyoruz. Buradaki paylaşım, metinleri çağdaş biçimde hâlâ ulaştırabiliyor olma gayreti. Podacto’nun öncülük etmeye çalıştığı bu.  

Radyo tiyatrosunun torunu: Podacto
Alican Yücesoy, ‘He-Go’yu seslendirenlerden.

BU DÖNEM YARATICILIK KANALLARIMIZI AÇTI
Damla Sönmez (‘Hak’)

Evlere kapanmışken bir oyunla meşgul olmak çok keyifliydi. Tiyatro yeni yollar arıyor ama bu süreçten çıktığımızda salonların tekrar dolacağına inanıyorum. Ama bu dönem, yeni araçlarla bu sanatı ifade etmek için de yaratıcılık kanallarımızı açtı.

Radyo tiyatrosunun torunu: Podacto
Ushan Çakır ve Damla Sönmez evde uygun ses yalıtımını sağlamak için kaydı bir dolabın içinde aldılar.

BİÇİM DEĞİŞTİRİR AMA YOK OLMAZ
Ushan Çakır (‘Müdahale’)

Hem dublaj yaptığım için hem de (pandemi öncesinde de) podcast ve sesli kitap dinlediğim için bu mecraya seslendiren ya da dinleyen olarak uzak değildim. Biliyorum ki tiyatro ister otokrasiyle ister mücbir sebeplerle engellenecek olsun bir şekilde hayatta kalan bir organizma. Biçimi değişir, insan kendini duymaktan vazgeçmez.

BAŞKA TÜRLÜ BİR PERFORMANS
Esra Dermancıoğlu (‘Tecavüz’)

Kulak tiyatrosu enteresan bir deneyim, hem dinleyici için hem oyuncu için. Çünkü başka türlü bir performans gerektiriyor. Bedeninizi kullanamadığınız için sesle iletişim kuruyorsunuz. Kayıtları pandemi koşullarında yaptık. Zaten izolasyona çok inanan biriyim; daha fazla özgürlük veriyor bana sosyal hayattan izole olmak. O yüzden benim için iyi geçti.

Radyo tiyatrosunun torunu: Podacto
Esra Dermancıoğlu ‘Tecavüz’ün kaydında.

TADI DAMAĞIMDA KALMIŞ BİR TİYATRO FORMU
Şebnem Bozoklu (‘Mikado’nun Çöpleri’)

Radyo tiyatrosu tadı damağımda kalmış bir tiyatro formu. Bu kadar artmış teknolojik prodüksiyon desteğiyle birlikte yeni kuşak seslendirme oyuncularını dinlemek hepimiz için harika olacak. Dinleyen herkesin de bu formu tekrar hatırlayacağına ve hayatlarına zevkle sokacaklarına inanıyorum.

IŞILTILI GÜNLERE KADAR TATLI BİR NOSTALJİ…
Uraz Kaygılaroğlu (‘Yolda’)

Arkadaşım Nilperi’yle (Şahinkaya) bir oyunu seslendirmek üzere biraz çekinerek stüdyoda buluştuk. Araya mesafe koyarak okumaya başladık. Tiyatroların ışıltılı günlerine dönmesini dört gözle bekleyenlerden biri olarak o zamana kadar tiyatroseverlere tatlı bir nostalji yaşatacağını düşündüğüm bu oluşumun parçası olduğum için şanslıyım.

GELECEKTE DE İLGİ ÇEKECEKTİR
Sezin Akbaşoğulları (‘Unutulmaz’)

Radyo tiyatrosunu hep çok sevmişimdir. Şimdi de Podacto’yla beraber yeni nesil bir radyo tiyatrosu oluşumunun bir parçası olmak çok hoş. Yerli yazarların üretimlerini de dinleyebiliyoruz, bu da başka bir bonus. Bu ve benzeri oluşumların gelecekte de ilgi çekeceğini düşünüyorum.

YENİ HEYECANLARIN PEŞİNDEN KOŞALIM
Deniz Türkali (‘Sürpriz’)

Çocukken Radyo Çocuk Kulübü adıyla radyo tiyatrosu yapan İstanbul Radyosu’nda ‘kulak/radyo tiyatrosu’ çok eğlenceli ve öğreticiydi. Hem dinleyici hem ‘oyuncu’ (okuyucu) olarak çok sevdiğim bir tür. Yapalım, yeni heyecanların peşinden koşalım.

ESKİ BİR GELENEKLE ÇAĞDAŞ OLAN BULUŞTU
Murat Mahmutyazıcıoğlu (‘Yolda’nın yazarı)

Podacto yeni performans alanlarını zorlayan özel ve olgun bir örnek. Radyo tiyatrosuna benzerliğiyle beraber ses tasarımının da oyun kadar önemli olduğu bir mecra. Eski bir gelenekle çağdaş olanı buluşturuyor.

Radyo tiyatrosunun torunu: Podacto
‘Bay Hiç’ oyununun seslendirmesinde Ülkü Duru-İştar Gökseven.

BAHAR ÇUHADAR

Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-cumartesi/radyo-tiyatrosunun-torunu-podacto-41603577

2

Benzer Yazılar

Bu web sitesi size daha iyi bir performans sunmak için cookie kullanmaktadır. kabul edin Devamını Oku